HolophoNEG

 

 

 

 

 

Holophony holophonic otophonic olophonic  /  holophoNEG örnek ses kayıtları sayfası

 

 

Holofoni (holophony) meselesine yaklaşımlar:

Ses kaynağı – iletici ortam – alıcı/ olmalıdır ses var diyebilmek için. Ses boşluk haricinde her ortamda iletilir, Huygens prensibine göre ses küresel olarak yayılır. Algılayıcı olmadığı sürece duyulmadan enerji olarak atmosfere yayılır. Alıcı, algılayıcı bir köpek de olabilir, kedi de insan da ya da yapay mikrofon benzeri şeyler de. Esasında atmosferdeki ses enerjisi, karmakarışık ve zamana bağlı olarak neredeyse her frekansta yayılır.

Alıcı bir köpek ise, köpeğin yaşamasına gerekli seslerin alınabilmesi için şifre çözücü kafa yapısına sahiptirler, insan için de farklı bir şifre çözücü yapı, sadece gerekli sesleri algılar diğerlerini hesaba katmaz. Yani kafa yapısını bir şifre çözücü olarak düşünmekte yarar var.

Mikrofon ise böyle bir şifre çözmeden, maddesel yapısına uygun tüm sesleri dümdüz kaydeder.

Ses boyuna ilerleyen dalga olarak bilinmesine karşın, maddeler katılaştıkça enine dalgalar da oluşturur ve çeşitli katı maddelerden tekrar boyuna dalga olarak yansıyarak esas ses ile girişim saçakları oluşturur. Esas sesin frekansları, harmonikleri ile yansıyan seslerin ya da diğer farklı seslerin birleşimi farklı frekanslarda vuruları oluşturur. Vurular sayesinde, aslında duyulmayacak ton’lar da duyulabilir. Örneğin pilli radyolarda hoparlörün yapısından dolayı veremeyeceği çok alçak frekansları da algılarız. Vuruları düşey bir boyut hissi olarak kabul edelim.


Yönlerden gelen sesleri, oluşturdukları faz farkları ile esas seste frekansa bağlı eksiklik ya da fazlalık oluşturması ve şiddet farkları olarak algılarız. Bunu yatay bir boyut hissi kabul edelim


Bir de ortamda kalan ses enerjileri, ilaveten rüzgâr, hava akımları ve benzeri gibi ortama özgü sesler var. En temel ses de yerin sürekli sesi yani 7,8 Hz’lik Schumann rezonansıdır. 7.8 Hz insan kulağı için duyulmayacak frekanstır ancak diğer seslerle yaptığı vuruları, diğer ortam sesleri ile bileşimleri ek ortam bilgisi verir. Buna da dikey boyut hissi diyebiliriz.

Seste 3 boyut oluştu! Neden mikrofonlar bu boyutları veremiyor?

 

Mikrofonlar hangi sesin nereden geleceğini öğrenmiyorlar ki; insanların doğar doğmaz öğrenmeye başladıkları gibi! Ayrıca hangi önemli sesleri daha çok almaları gerektiğine de karar veremezler. Ancak yatay boyut düzeyinde kalırlar. Ama bu mikrofonları; daha önce, hemen hemen ne alacağını öğrenmiş bir kafa yapısına yerleştirirsek, boyut hissini algılamaya başlarız. Bu bir köpek kafası ise köpeğin nelere öncelik verdiğini de algılamamız söz konusu.

Holografik evrenden söz edilir. Çok çok çok iyi bir fotoğraf çekebilirsek, o fotoğraftan tüm evreni görebilmeliyiz teoride. Ancak holografik fotolara (hologramlara) ancak belli açıdan baktığımızda belli şeyleri boyut hissi ile görebiliyoruz şimdilik.

Holofoni bunun sese uygulanmış hali. Bir kafayı, duyma sistemimizi, ne kadar iyi modelleyebilirsek o kadar gerçekçi seslere ve boyuta yaklaşılmış olur.

Şimdilik hoparlörün renklemelerinden dolayı holofonik ses kayıtlarını sadece kulaklıklardan algılıyoruz. Normal hoparlör sistemleri ve yerleşimleri (Bose tipi yansıtmalılar hariç), boyut hissini bazen verebiliyor. Yansıtmalılar, sesleri faz ve vuru açısından zenginleştirdikleri için düşey boyutu da bir ölçüde yakalayabiliyor.


Şu an benim geliştirip kullandığım, holosoNEG ismini verdiğim hoparlör sistemi, odanın ortasında duruyor ve holofonik kayıtlarda çevresinde gezindikçe daha önce kulaklıkla dahi algılamadığım konuşmaları duyulabilir hale getirebiliyor. Ayrıca odaya girdiğimde, tüm oda kaydedilen ortam gibi boyutlu ses yayılır hale bürünüyor. Normal kayıtlarda biraz boyut hissi oluşuyor fakat Pink Floyd’un “final cut” albümünde holofonik kaydedilen yerlerinde bariz çok boyut duygusu oluşturuyor.

 

 

Prensip olarak KEMAR, binaural, holophonic, çok benzer sistemlerdir ama küçücük ayrıntılar ciddi farklar yaratıyor. Örneğin Zuccarelli'nin patentini aldığı “holophonic” sistemde yükseklik sorunu var, yani sahnenin sol ve sağındakiler kısa boylu kalıyor.
Binaural kemar ve benzer dummy head (yapay kafa) kayıtlarında sorun, ön ve arkayı tam tespit edemiyorsunuz ayrıca kafa çevresinde dairesel gezdirilen bir ses aleti ön tarafa geldiğinde yukarıya doğru çıkıyor! Bazıları yazılım kullanarak düzeltebiliyor ancak perspektif sorunları oluşuyor. İşin aslı yapay kafa kökenli olmasıdır. Holofoninin farkı ise tam olarak yer tespiti yapabilmesidir.




Örneklerle inceleyelim.

Kemar isimli denemeler var bu sistemde beden de taklit edilmiş! Kemar web sayfası
http://www.gras.dk/00012/00330/

Youtube'da kemar tanıtımı...
http://www.youtube.com/watch?v=zjBxUJkIYXA

İngilizce binaural bilgi sayfası
Binaural recording: sistem kafa olarak yapılmış, ön ve arka ayrıştırması yönlenmesi başarısız ancak çok net kayıtlar yapabiliyor. Neuman firmasının yapımı kafa. 8000 dolar!
http://www.binaural.com/binfaq.html#anchor663121

Kibritler binaural, kayma var örneği
http://www.youtube.com/watch?v=wT1XuB95qMk&feature=related


Binaural iyi kayıt ancak yukarıdaki yönlenme sorunu var!
http://www.youtube.com/watch?v=DIkH3opVS8o&feature=related


Stereo ve binaural karşılaştırılması; ciddi bir fark göreceksiniz.
http://www.youtube.com/watch?v=WRih10xLhD8


Zuccarelli'nin patentli sisteminin tanıtımı; sahnenin sağında ve solunda duranlar cüce gibi çıkıyorlar, yani küçük bir hatası var. İlginç olan patentli sistemini incelediğimde; sistemi bu derece iyi değildi, sanırım bir iki düzeltme yapmış
http://www.youtube.com/watch?v=6iIAgmMdayk&fmt=18



Umberto Maggi de aynı zamanlarda patent başvurusu yapıyor. Ancak yön sorunu onda da devam ediyor!
http://www.holophonic.ch



Başarılı örnekler. Benim en başarılı bulduğum sistem, ancak yazılım düzeltmesi olabilir, fazla bilgi verilmemiş, inceleyeceğim! Ek olarak holophoNEG'de rüzgar problemi giderildi ki; kaydedenler bilir rüzgar problemini. Otophonic'te sayfadan deniz kenarı çekimlerinde rüzgar sorununu izleyebilirsiniz..
http://otophonics.com/demo/


Bu kayıt da binaural yapılmış ama yazılım düzeltmesi kullanılmış! Ancak çok etkileyici idi
http://www.youtube.com/watch?v=IUDTlvagjJA&feature=related

Sistemin yapısal olarak holophonic ses kaydetmesi mümkün görünmüyor, ancak binaural olabilir, (sadece çevresinde dönüyor), yalnız sesler holophonicteki gibi kolay algılanamıyor! Üstün yanı hem hoparlörden hem kulaklıktan dinlenebilmesi diyor reklamında ama öyle değil!
http://www.mercenary.com/tbsbi3dresp.html


Sistemin videosu... Sitesinde tren kaydı ve birkaç kayıt örneği de var.
http://www.youtube.com/watch?v=aq4Wpt3CLXU&fmt=18

 




İşitme duyumuzla ilgili birkaç bilgi


İnsan kulağı göz hizasında önden ve arkadan gelen sesleri kolay ayırt edemez! Bu bilinen bir kuraldır. Deney olarak bir pirinç zili, göz hizanızda 30-40 santim ötede önden ve arkadan çaldığınızda "gözünüz kapalıyken" ayırt edemeyebilirsiniz, binaural kayıtlarda ise hiç ayırt edemezsiniz...

Asabi sağırlık denen bir rahatsızlık vardır. Aslında zaman zaman hepimizde olur bu! Asabi sağırlık zaman zaman da belli bir ortamdaki seslere kapatmak yoluyla olur. Örneğin; sevmediğiniz bir kişinin seslerini ya da sevmediğiniz kişinin ortamındaki çoğu sesleri zihin kendini kapattığı için algılayamayız! Oysa birçok ses vardır ortamda. Ya da gerginken hemen hemen hiç ses algılayamayız, asabi durumla ilgili. Zihin; ters fazda geri sesler yollayarak, gelen ses basıncını "örtme olayına" uygun sesler çıkartarak duyulmamasını sağlar. Bu sesler kulağın içinden mikrofon ile duyulur, ya da kulak kaslarını harekete geçirerek keser sesleri! Fakat sonradan o ortamda yapılmış kaydı dinlediğinizde neler kaçırdığınıza şaşırırsınız!


Holofonik ses kaydında en büyük sorun hoparlörlerden dinleyememek. HolosoNEG'le ilgili çalışmamdan bir örnek vereyim:

 

Holografik sesin özelliği; hoparlörden dinlerken, çeşitli açılarda durup dinlediğinizde daha önce duymadığınız sesleri algılayabilmeniz olmalı. Bu durumda hoparlörleri odanın ortasına sırt sırta yerleştirdim. Hakikaten çevresinde herhangi bir yerden dinlediğimde kaydın açısına bağlı olarak yeni sesleri duyabilme imkânım oluyor. Ayrıca bir algoritma geliştirdim bu algoritmayla hoparlörlerden gelen ses daha fazla arkaya geçebiliyor! Malum piyasada binaural ses veren hoparlör sistemi yok (Türkiyede bilinmiyor bile). Esasında duvardan yansıtmalı çok hoparlörlü “Bose” sistemi vardı. Çoğunuz hatırlayacaksınız, o sistem büyük ölçüde holofoniye uygundu! O zamanlarda holophonic kayıtlar yoktu ne yazık ki, yine de binaural ve normal kayıtlara dahi yararı oluyordu.

Zuccarelli 15 yıl önceki söyleşi kaydında bu hoparlörleri yaptığını iddia ediyor ve Japonlarla test ederken görülüyor. Piyasada satılmıyor. Zuccarelli, Pink Floyd'un FinalCut albümünde holophonic sistemini kullandığını söylüyor ancak albümün sadece efektleri holofonik kayıt!

zucarellinin 1992deki söyleşisi 1. bölüm
http://video.aol.com/video-detail/unearthed-archives-hugo-zuccarelli-part-1/2515837579
zucarellinin 1992deki söyleşisi 2. bölüm
http://video.aol.com/video-detail/unearthed-archives-hugo-zuccarelli-part-2/1967920814

 

 

Holofoni sadece yapay kafa ve mikrofondan oluşmuyor, binauraldan farklı, temeli aynı olmasına rağmen. Binauralda şekil yüzey ilişkisi yeterli. Holofonide; mekanik de olsa iç dış yapı, modelleme önemli.


Öncelikle binauraldan bahsetmeliyiz.
Binaural'da mikrofonlar arasında bir yapay kafa var. Başka cisimlerle de denenebilir elbet. Binaural kayıtlarda tüm mikrofonlama tekniklerinde olduğu gibi mesafe önemli, kafa büyüdükçe derinlik hissi artıyor ancak yön hissi kayboluyor.

Bu tip kayıtlarda fazla hareket etmeniz gerekmez, derinliği belirtmek için. Kulaklığı takar takmaz belirgin bir ses duyulmasa da derinlik hissi anında beliriyor.


HolophoNEG beklentilerim ve denemelerim doğrultusunda başarılı (yukarıda makalede ne beklenmesi gerektiğini açıkladım). Kimisi binaural kaydı tercih de edebilir çünkü vazgeçilmez bir (yapay) derinlik var. Holofonide ise beklenen 360 derece küresel yön duyumudur. Yani kişi işaret edebilmelidir sesin tam geldiği yönü. Ayrıca kulaklık takıldığında tam bir kulak gibi sesleri ayırt edip, zihni ortam koşullarını açıklayabilecek hale sokabilmelidir.
Dolayısıyla başarı, öncelikli beklentilerimize bağlıdır...


Rüzgâr testlerini bisiklet ile dik yokuş aşağı serbest inişle yapıyorum. Mikrofonun renklenme durumuna göre tepkisini değerlendiriyorum. Bir sorun var elbet; kafanın arkasında benim bedenimin yelken gibi durup rüzgâr sesi fazlalığı yaratması. Yine de tıkanma, kompresyonlaşma durumuna geçmiyor.

 

Yüz yüze deneme yaptığım 34 kişinin (içlerinde profesyoneller, sıradan insanlar hatta bir kulağında arıza olan, çeşitli yaş ve meslek gruplarına dâhil kişiler var), söylediklerinden ziyade, kulaklığı taktıkları andaki; göz hareketleri, arkaya bakmaları, kulaklığı çıkartıp, sağa sola bakınıp tekrar takmalarını izliyorum. Sözcükler de önemli elbet ama fiziksel tepkiler daha doğru oluyor benim için referanslarda…

 

 

Beklentiler ve beklenti farkları:

HolophoNEG sistemimi tanıtmadan ve kanaatinizi almadan önce bilgilendirme ve yönlendirme yapmam gerektiğine karar verdim. Hepimizin beklentileri çok farklı. Örneğin; işitme sistemi, diğer duyularımız gibi genellikle “fark sinyali” ile değerlendirme yapmaya başlıyor. Binaural sistem doğal olarak çarpıcı bir fark getiriyor, sıradan kayıt sistemine göre. Holofoni ise ek olarak tam bir konumsal bilgi vermeli. Ancak doğal olmayan aşırı boyut hissini vermek holofoni ile zıt eylem olacaktır.

Aşağıdaki bilgilendirmeler, yüksek lisans ve doktora tezlerimden alıntılar içermektedir. Tezlerimin konuları “Adli Ses (forensic audio)” üzerinedir.



Ses ve işitme duyusu:

Ses, titreşim enerjisinden oluşuyor, titreşimler Fourier teoremine uygun olarak, diğer maddesel moleküllere iletilerek sönüyor.

Seste var olanlar: Harmonikler, yansıyan sesler, faz durumu, girişim saçakları, kırınım saçakları, vurular, kombinasyon (birleşim) tonları, fark tonları, süreye göre şiddet ve frekans değişimi, örtme olayı gibi çok fazla birleşimleri kapsamakta, periyodiklik ve periyodik olmama, faz farklarından oluşan ses boşlukları, Gibs olayı ve diğer…

Kulakta var olanlar: Rezonans boşlukları, deri ve kemik iletişimi ile duyma, aslında var olmayan sübjektif kombinasyon (birleşim) tonları, kulakta oluşan gerçekte olmayan harmonikler, sarsıntıların etkisi, yerin rezonanslarının vurular yoluyla izlenmesi ve diğer…

İşitme sisteminde var olanlar: Ton hissi (Mel örneğindeki gibi), şiddet hissi (dB), süre farkları, zamana göre değişimin ve değişim hızının izlenmesi, frekansa göre şiddet algılama, frekans ve şiddet oranlama, frekans ve şiddet seçimi, faz izlenmesi, rezonans izleme (mekan materyali algılama amaçlı) ve diğer…

Anlaşılacağı üzere ses, kuantum fiziği ve optik fiziği ile eşleştirilebilir, üstelik görünmez ve soyut kavramlara daha yakındır…

 



Mikrofonlar, ses kayıtları ve önemli farklar:

Ses kaydında mikrofon nitelikleri; her bir mikrofonu tek kulak olarak düşünürsek, yön ve derinlik hissinin, ses/sinyal kapsamında, bir nevi şifrelenmiş ses karmaşasının tüm özelliklerini vermesiyle, zihne tahmini yön-boyut çözümlemesi için yardımcı olmasını sağlar. Bir mono veya standart kayıt sisteminde, kalitesin yüksek olması çok önemlidir. Ancak seslerin (uzak, yakın) anlaşılabilirliği için yeterli değildir.

Kayıt mikrofon ile başladığından iyi bir kayıtta beklentiler öncelikle mikrofona yüklenmiştir…

1) Mikrofonun frekans bandının çok geniş, düz yanıt verme kabiliyeti,

2) Frekans bandının dengesi; yani, 50-100kHz gibi değil 20-20kHz olması ya da 50-15kHz olması gibi. 50-100kHz frekans bandı olan mikrofon, örneğin yarasaların da sesini alıp o seslerle etkileşime gireceğinden sinyal fazlalıkları oluşturup, tınıyı bozar ayrıca genel ses seviyesinde istenmeyen azalmalar yaşanır. Oysa sinyal kaydı için çok iyidir,

3) Renklendirmenin yani membranının oluşturduğu zarda harmoniklerin azlığı (kombinasyon tonları ve kulakta kulak harmonikleri) ya da kulağa uygunluğu,

4) Mikrofonun modül ve içine konduğu kutunun rezonanslarının azlığı, sese abartılı frekans ağırlığı katmaması,

5) Sinyal (elektret kondenser veya condenser tipi mikrofonların içindeki fet transistor ün elektronik gürültüsü, dinamiklerde bu gürültü yoktur ancak onda ön amfinin elektronik gürültüsü söz konusudur) ve iç gürültü oranının olabildiğince yüksek olması, ayrıca kutusunun ve kablolarının rastgele parazit alışını önleyecek düzeyde tasarlanmış olması tercih edilir,

6) Dinamik kapsamının (dynamic range, bozulmadan alabileceği en hafif sesle en şiddetli ses aralığının) genişliği,

7) Sarsıntıdan nemden basınçtan sıcaktan etkilenmemesi, pratik olarak taşınabilmesi,

gibi özellikleri tercih sebepleridir.

Basit olarak ucuz elektret kondenser mikrofonun yapısını incelersek:
İçinde bir zar, bir fet transistor, rezonans boşluğu ve gövde, gövde materyali, bazılarının arkalarında ses geçirmesi için delikler, kondansatör prensibini sağlayacak parçacıklar var.

 


Kaydedilen ortam sorunları, farkları:

Dış mekân kayıtlarında:

1) Çabuk yankılanma (reverb.) yoktur, sesler, iç mekân kaydına göre hafif kaydedilir,

2) Rüzgâr çok önemli etkendir rüzgârın basıncını kesmek için kullanılan süngerler sinyal olarak tiz kaybına sebep olduğu için dengesizlik oluşur, mikrofonun özellikleriyle sünger süzmesini dengelemek gerekir. Sünger ortamın derinliğini de alır.

3) Yönlü, uzak yankılar oluşur esas sese ilaveten. Uzaklıkla ses şiddeti hızla azalır. Çoğu sesler havada anlam verilemeyen titreşim enerjisine dönüşür.

4) Kalabalık miting ortamlarında, açık hava konserleri kayıtlarında ayrı sorunlar da oluşur. Hoparlör yayınında, konuşmalar şiddetle anlaşılsın diye özellikle orta frekanslara (300-4000Hz arası) yüklenildiğinden, diğer frekanslardaki sesler, yankılanmadığı, dağıldığı için bazı güçlü ama uzak sesler yakındaki sesler tarafından kolayca örtülür. Ayrıca hoparlör renklenmeleri ayrı bir karmaşa yaratır seste. Rüzgârın sesi sürüklemesi de söz konusudur. Sesler beklenen yerlerden çıkmaz gezer. Yapay kafa kayıtlarında bir özel sorun da; bir taraftan gelen rüzgâr diğer tarafı çok etkilemeyeceğinden rüzgârın geldiği tarafta örtme ya da tıkanma olayının yaşanmasıdır.

5) Hâkim olunamayacak ani ve güçlü sesler (genelde periyodik olmayan), rüzgâr patlaması ya da mikrofonlara çarpılması gibi, ya da şiddetli patlamalar kayıtta cihaza göre; ya bozulma ya da kompresyon yapar.

6) Apartmanların olduğu tipik bir şehir kaydında, yön duygusu apartmanlardan yansıyan seslerle azalır.

Yukarıda anlatılanlar, resmi kayıt yapılmayan amatör kayıtlar için özellikle geçerlidir. Resmi kayıtlarda; kayıt yerinizi önceden planlayarak seçersiniz ve tesisatlarınızı yedeklerinizi yerleştirirsiniz, denemeler ve ölçmeler yaparak. Oysa genelde bu kayıtlar topluluk arasındayken ulaşabildiğiniz yerlerden yapılır.

Doğal ortam kayıtlarında belirgin sorun elektronik gürültüler (sinyal gürültü oranı), rüzgâr problemi karşımıza çıkar. Bazen arı, sinek gibi uçucu böcekler de çok yakından kayda girer.

İç mekân kaydında:

1) Yankılanmalar, sesi frekansa göre zenginleştirir, fazla olursa karmakarışık hale getirir.

2) İç mekânlarda; buzdolabı, havalandırma gibi standart motor gürültüleri yanında, TV monitörünün şok bobininden çıkan fazla duyulmayan ya da önemsenmeyen 15625 Hz gibi sinyal olarak belirgin görünen, yüksek frekanslı sesler kayda girer.

3) Her ne kadar akustik yalıtım yapmış olsanız da dışarıdan geçen kamyon, araba sesleri, geniş yüzeyli tuğla duvarların membran gibi işlev görmesinden dolayı, alçak frekanslarda kuvvetli rezonanslar (tınlaşımlar) oluşturur, genel sesi bozar, o an için kulakla duyulmaz, çünkü kulak kendisini kapatmıştır ya da dikkatinin başka seslere vermiştir.

4) Soğurmasız odada yapılan kayıtlarda, duvarlardan yansımalar yön duygusunu bozar. Bazen de dışarıdan aşırı gelen sesler yön duyumunda kayıp oluşturur. Hele uzun koridorlar var ise çok uzun yankılanma süreleri, alçak frekans tınlaşımları, uğultu halinde titreşim enerjileri bulunacaktır.

Mikrofonları asla sadece teknik özelliklerine bakarak kullanmamalı, deneyerek seçiminizi yapmalısınız. Yukarıda verdiğim ses bilgileri doğrultusunda, ölçülmüş sinyal özellikleri olağanüstü olan bir mikrofon zorlu ses koşullarında özelliklerini yitirir. Ölçümler hiçbir zaman yeterli değildirler. Çünkü genel olarak standart ticari testler vardır ve sadece o koşullarda ölçülen/sunulan sinyal özelliklerine sadık kalırlar!
Ve çevre koşulları; yağmur, fırtına, aşırı nemde bekleme, sıcaklığa, çarpmaya, titreşmeye dirençli olması önceliklidir,

Acımadan rahat kayıt yapmayı sağlayabilecek fiyatlarda olmalıdır!


 

 

Holofoniden (holophony ya da holophoNEG’den) kişisel beklentilerim:


Holofoni 3D midir?

Kanaatimce hayır! Şöyle düşünelim: mono tek boyut, stereo iki boyut, 5+1 sistemler 3 boyut ise holofoni ya dört boyut ya da kendi kategorisinde değerlendirilmelidir. Ayrıca holografide de olması gerektiği gibi “Yakın holofoni, holofoni, vs” diye de ayrılmalıdır. Hologramlar (holografik şekiller) ancak belli mesafe ve açılardan tanımlanmaya başlar. Yani uzaktan göremezsiniz olayı. Görürseniz tam hologram olmalıdır (Yakın holofoni; yaklaşık holofoni anlamında kullanılmıştır).



1) Varsayalım bir araç önünüzden dikine geldi ve geçip gidiyor. Ses herhangi bir yazılımla ya da yüksek güçlendiricilerle gittiği en son noktaya kadar izlenebilmelidir. Tam holofoni bunu gerektirir. Cihazların ses ve gürültü kaliteleri burada kısıtlama getirir.

2) Holografik özelliği olan hoparlör sistemiyle dinliyorsanız, muhtemelen holosoNEG tipinde odanın ortasında olacaktır, çevresinde döndüğünüzde daha önce duymadığınız sesler, konuşmalar duyulmalıdır. Ki; bu durumda bile önden arkadan gelen sesler de olmalıdır. Yine yukarıdaki sorundan dolayı kısıtlama vardır.

3) Gerçek yaşamda seslerin anlaşılabilmesi için anlamlı titreşimlerin rezonatörcüklerde kuvvetlenmiş olması gerekir. Örneğin; açık havada sesler birbirlerini örttüğü ya da giderdiği için sadece odaklandığımız ya da şiddetli sesleri duyarız. Fakat bir odaya girdiğimizde “sanki havada asılı parçacıklar gibi duran” anlamlı sesleri de algılarız. Bu sesler hemen hemen benzeri boyutlarda bir odadan gelmektedir. Havada hava akımlarıyla sürüklendiklerinden çabucak sönme eğilimindedir. Hayati önemi olabilecek sesleri almak için vücudumuzdaki rezonans boşlukları bu işi görür. Diğerlerini yok sayar. Diyelim ki; ses kaydını evin bir odasında çalıyorsunuz, içerdeki odaya gittiğinizde bu olaya benzer ilginç sesler yakalanabilmelidir.

4) Bir köpeğe; kaydettiğiniz havlama sesi dinletiyorsanız, köpek direkt olarak evin kaydettiğiniz köşesine yönelip havlaması gerekir. Yani nerede olursanız olun, tüm akustik bilgiler, bulunduğunuz yere göre, kayıttaki gibi iletilmiş olmalıdır. Orijinal kaynaktaki girişim saçakları gibi özellikleri tam yansıtabilmelidir.

5) Havada sürekli olarak, yerin öz sesleri, onların harmonikleri, ve diğer ortama özgü seslerle oluşturdukları vurular vardır. Genelde Schumann rezonansı (http://en.wikipedia.org/wiki/Schumann_resonance ) olarak tabir edilen seslerle birlikte, ortama özgü hava akımlarının, hafif ve kuvvetli sesleri, havanın “nemine, basıncına, sıcaklığına” bağlı, sesin soğurulma ya da iletilme katsayısının, sesi iletimde yarattığı farklar bu alçak frekanslı titreşen seslerin içinde gizlidir. Önemli holografik bilgi taşırlar. Ancak, çoğu bizim duyma aralığımızda olduğu halde, eğer özellikle kulağımızı açmamışsak duymayız.
Çünkü iki kulağa birden faz farkıyla geldiklerinden birbirini götüren titreşimler haline gelir.
Şöyle bir deneyle de görülebilir. Çok hassas tek mikrofon ile kaydettiğiniz sesi dinlediğinizde daha önce duymadığınız bas sesleri duyarsınız. Eğer iki adet, mesafe ile faz ayarı yapılmış mikrofon kullanırsanız kulaklıkla bu sesleri duymayabilirsiniz ancak havada akım oluştururlar. Yani işitme sınırları dâhilinde olan alçak frekanslı doğal ortam seslerini kulak yok sayar fakat varlıklarından bilgi alışı sağlar.
Holofonik sistemde de böyle olmalıdır. Kulaklık takıldığı anda duyulabilen sesler, az zaman geçtiğinde, fark edilemeyen sesler olmalıdır. Eğer zaman geçse de duyuluyorsa holofoniklikten uzaklaşır. Yani hem olmalı hem duyulmamalıdır. Deneylerime göre; binaural ve holofonik sistemlerde; normal kayıtlardaki serbest hareket eden bas sesler, mikrofon kafaya, kulağa bağlı ise duyulmamaktadır. Ancak kulaklığı taktığınız andan itibaren ortam ve kayıt sistemi ile ilgili bilgi akısı sağlamakta, zihinde neredeyse anında boyut ve derinlik hissi oluşturmaktadır.

7) İşitme sistemimizde olduğu gibi aşırı ses koruma sistemi olmalıdır. Aşırı seslerde nasıl bazı seslere direnç göstererek kulağımızı kapatıyorsak sistem de otomatik olarak kapatabilmelidir. Yani işitme sistemimizin geliştirdiği mekanik örtmeyi aynen yapabilmelidir. Aşırı sesleri indirgeyebildiği gibi hafif seslere öncelik verebilmelidir.

8) Sistem, elektronik gürültü algılamasını en aza indirebilmelidir. Çözdüğü şifre ile daha çok anlamlı sesi öncelikli duyuracak özelliği olmalıdır. Gürültüden çok daha fazla dinlenip değerlendirilecek ses açığa çıkması gerekliliğinden fazla gürültü algılanmamalıdır.

9) Her ne kadar nitelik anlayışı ile ilgili olsa da; kayıtlardaki sesler ve konuşmalar, çok alçak ses şiddetinde, kulaklık ya da hoparlör ile anlaşılabilir, ayrıştırılabilir nitelikte olmalıdır. Her ne kadar seslerin hafif olmasının sonu yok ise de olabildiğince demek daha doğru olacaktır (dalga sesi balık atlayışı sesi, su hareketleri sesi diye gider en hafif ses kavramı). Çünkü; eğer sesler aşırı açılarak anlaşılabilir zannedilse de havanın hareketlenmeleri doğru iletimi keseceğinden tam tersi olmaktadır. Kulaklık için de kulaklık zarı aynı durumu oluşturmaktadır. Her ne kadar dinleme sistemi ile ilgili bir sorun olarak görünse de, yanlış yerde kullanılan aşırı hassas mikrofonlar, kaydederken anlaşılabilirliği bozacaktır. Çoğu zaman dengeli ve dar frekans bandlı mikrofonların kullanılması gerekebilir (sağır değil).


 

 

 

İddialarım:

 

1) Ses, küresel olarak her yönden duyulmakta ve yönü mesafeyi kesin tespit etmektedir.  Sağ, sol, ön, arka, aşağı, yukarı!

 

2) Ses kaydı inanılmaz doğallıktadır.

 

3) Sesi açmadan dahi, her yöndeki sesler rahatlıkla ve yeterlilikle anlaşılabilmektedir

 

4) Bu kayıttan daha net, nitelikli ve gürültüsüz kayıt dinlemediğinize eminim. Ayrıca bu sesi dinledikten sonra diğer sık dinlediğiniz müziklerinizi ve doğal sesleri daha detaylı duyabileceğinize de eminim. Yani

kulağınız seslere, algılara açılacaktır.

 

5) Hiçbir yazılım düzeltmesi kullanılmamıştır ve sadece iki mikrofonlu bir sistemle sıradan bir kayıttır. Detaylar, patent söz konusu olduğundan verilmeyecektir. Ancak dünyadaki az sayıda patent ve sistemlerin web linkleri verilecektir. Diğer patentli veya patentsiz sistemlerle detay benzerliği yoktur. Demolarını dinlediğim bazı patentli sistemlerin, patent için verdiği dokümanlara uymadıklarını (geliştirdiklerini) gözlemledim. Patentli ya da patentsiz çok az sistem konumları doğru belirleyebilmektedir. Ve yazılım düzeltmeleriyle bu açığı kapatmaktadır.

 

6)  Şimdilik bu sistemler her ne kadar sadece kulaklıkla dinlemek üzere imal edilseler de; yaptığım çalışmalarda hoparlör yönünü konumunu değiştirerek holografik özelliğin yakalanabileceğini tespit ettim. Şimdi diyorum ki; eğer evin herhangi bir yerinden dinlendiğinde de olay gerçek olarak yaşanıyormuşçasına dinlenebilecektir. Örneğin salonda çalıyorsa oturma odasında da dinlendiğinde olduğu yerin ve çevrenin özelliklerini algılatabilecektir.

 

7) Kulaklıkla dinlenmelidir. Eğer kulaklığı ters takarsanız jetler aşağıdan geçecek havai fişekler aşağıda patlayacaktır. 

 

8) Eğer hoparlör sisteminizi dinleme odasının ortasına koyup, hoparlörleri arka arkaya gelecek şekilde (birbirine ters, kulak hizasında ve arkası birbirine yakın (15-20cm)     yerleştirirseniz ve çevresinde dolanırsanız ilginç birçok ses duyabilirsiniz. Kimi yerde havai fişekleri kimi yerde konuşmaları net duyabilirsiniz.

 

9) Rüzgârlı ortamlarda kayıt yapmak çok zordur. Ya ses kalitesinden ödün verecek kalın süngerler bağlayacaksınız ya da hafif bir esintide bile rüzgârdan ambale olmuş karmaşık bir sese katlanacaksınız. Ben cihazı çeşme rüzgârında denedim ve testten başarıyla çıktı! Rüzgârın kulağımdaki melodisini bile kaydedebildim en net şekilde!

 

10)  Sinyale değil, kulağa uygun kayıt yaptığından, geri gürültü ya da dip gürültüsü (mikrofon sinyal gürültüsü, kaydeden cihaz gürültüsü)   duyulup algılanan sesin, sinyal olarak çok altında kaldığından, bir başka deyişle; gürültüden çok daha fazla dinlenip değerlendirilecek ses duyulduğundan gürültü algılanmıyor.

 

11) Mikrofonlara dokunulduğunda haşır huşur bir anlamsız ses çıkar, holophonNEG'de bu ses yoktur.

 

12) Normal kayıtlara nazaran 10 kattan fazla süre dinlediğiniz halde zihni yormayan, kulaklığı çıkartmak isteği vermeyen bir özelliği de var. Kulaklıkta (hoparlörde kısmen)   doğal bir açıklık yaratıyor. Duyulmayan, doğal kayıt ortamı seslerini de aldığı için kulaklıkta o sesleri işleme sokarak zihnin yorulması engelliyor.

 

13) HolophoNEG sistemi ile kayıt yapıp monoya çevirdiğinizde dahi hiç bir sistemde olmayan kalitede ses kaydı gerçekleşiyor! Hatta sadece tek kanal kaydetmiş olsanız bile karşılaştırılmaz bir ses kalitesi yakalıyorsunuz. En önemlisi, tek kulağı çok az duyan kişiler dahi derinlik hissine ve yön hissine sahip olabiliyorlar. Ayrıca tek kanal kayıtta dinlerken de sanki çift kanalmış gibi iş görüyor!

 

 

(Yazılarda geçen “holophonic” Hugo Zuccarelli’nin ticari markasıdır ve patentini aldığı sistemin adıdır.  Ancak bu tip sistemleri açıklamak için yerleşmiş bir isim.

holophoNEG: Benim kayıt sistemime verdiğim isim

holosoNEG: geliştirmeye çalıştığım holografik ses veren hoparlör sistemimin adıdır
holoalgoNEG: binaural kayıtlarda ya da holografik ses kayıtlarında, seslerin boyut etkisini arttırıcı algoritma çalışmamın adıdır.

NEG= Niyazi Ege Güral)

 

 

Holofonide “çok boyutlu” sorunlar:

Hoparlörde:
Kayıt açısı hoparlör yerleşim sistemi ile farklı yöndedir.
Hoparlörde renklenmeler vardır, bazı frekansları, tonları öne çıkartarak bazılarını örtme ya da zayıf verme gibi sorunlar oluşacaktır.
Hoparlörlerle mesafeye bağlı kaynak (referans) sinyali farklılıkları algıyı yanıltabilecektir.
Hoparlörün yerleştiği yer; eğer tabanda oturuyorsa, aşağıda olması gereken sinyali yansıtarak yukarıya doğru verecektir. Faz karışmaları yükseklik duyumunu karıştıracaktır.
Kabin ya da hoparlör sisteminin küçüklüğü de etken olabilecektir. Tek yollu 20cm yüksekliğinde bir hoparlör ile 3 yollu 60 cm yüksekliğinde hoparlörün ses dağıtımlarında fark vardır. Ayrıca hoparlör sayılarının birbirlerine etkileşimleri söz konusudur.
Odanın soğurma, yankılanma ve rezonans sistemi, işitsel değerlerde saptırma yapacaktır.
Hoparlörün yerleşim açısı, birbirinden uzaklığı; dinleyiciye göre olan açı (hoparlörün ortasının tam kulak hizasında olup olmaması da önemli) arkaya geçişlerde etkilidir. Birbirinden uzaklığı, yakın kayıt mikrofon mesafesine muhalif bir durum oluşturacaktır. Yani tıraş olmak gibi bir eylemde yüz yanlamasına genişleyecektir (orantılı yükselme olmayacaktır).

Tek subwoofer’lı stereo sistemde sol sağ arasındaki binaural vuruların kaybı oluşabilir ki; boyut bilgisi veren alçak frekanslı seslerin de mono olarak giderilmiş olması söz konusu.

Masa üstü hoparlörlerinde, hoparlörlerin birbirine ve dinleyiciye mesafesi önemli, sürekli hareket etme hali sorun yaratıyor.

İnsanın yayın yapılan oda içindeki yaklaşıp uzaklaşması, hareket etmesi, oturup kalkması, sıradan hoparlör yerleşimlerinde. Algılamada ciddi farklar yaratmakta,

Boyut algılaması ilk birkaç saniye içinde oluşacaktır. Kayıt mekânının yaklaşık boyutlarını algıladıktan sonra dinleyici sesleri canlandıracağı yerlere yerleştirecektir. Algılama sistemi ancak fark sinyali ile ve orantılamalarla çalışacaktır. Yani görsel destek olmadığından, gerçek mekân olmadığından, sesleri bir sonraki seslerle mukayese ederek (şiddet, frekans, faz durumu ile) yön hissi oluşturacaktır. Faz durumunu frekanslar-şiddet değişiminden algılayabilir. Hoparlörlerin frekans karakteristikleri, kalitesi yön algılamasında çok önemli değildir ancak iki hoparlörün eşitliği önemlidir.

Kabin sistemi 360 derece olduğunda, sıradan 180 derecelik açı sonuçlarıyla değişime uğrayacaktır. Hatta OHM firmasının yatay 360 derecesi ile yansıtmalı sistemin yatay 360 derece değerleri farklılık oluşturacaktır. Bu tip sistemlerde yukarıdan dinlemek aşağıdan dinlemek dahi yer belirlemede etkendir.

Benim, şu günlerde kullandığım (holosoNEG değil!) esas hoparlör sistemim orta ve tizler 360 derece yansıtmalı, çalışma masamdaki oturma yerimle birerbuçuk metre mesafe var ve sistem odanın iki köşesinde, arka ve yandan duvara mesafeleri 75er cm., bas kabin dik olarak karşıya bakıyor.
HolosoNEG çalışmaları ilk safhasında holofoni özelliklerinin çoğunu yakalamıştır. Dolayısı ile istenen “olay yeri” holofonisini yansıtmaktadır. Yani konseri seyirciler bölümünden değil, orkestranın içinden (tam kaydedildiği yerden) duyma imkânı vermektedir. Burada ön, arka vs tanımı yoktur. Önünüzde bir olay geçiyormuş gibi izleme imkânı sağlanır. Ancak oda akustiğine göre, bulunduğunuz yere göre olayın içinde yer alırsınız ya da dışarıdan izlersiniz. Yaklaşabildiğiniz ölçüde olayın içindesinizdir!

Kulaklıkta:
Kulaklıkta da sorun çözümlü değildir. Tüm hesaplamalarımın sınamaları doğru çıktığı halde, holophoNEG’de ön arka arasındaki farklar halen en az doğru algılanabilinen özelliği. Çünkü, kulaklık işitme sistemimizin sadece küçük bir bölümü olan kulak girişini kullanmaktadır. Her ne kadar ön sesler için ayar yapılması mümkün ise de holofoniden uzaklaşılmış 3D sese kaçılmış oluyor.

 

 

Lütfen düşüncelerinizi ziyaretçi defterine yazınız, şimdilik mail olarak; egegural@istanbul.edu.tr