Düşünüşler ve Sözler sayfası şartlı bir sayfadır ve Özel Yaşamın gizlilik sınırındadır. Dolayısı ile, eğer aleyhime kullanılacak malzeme arıyorsanız izin vermiyorum, lütfen derhal çıkınız. Buralardaki materyalleri izin almadan aleyhime kullanmanız halinde yasal olarak sorumlu olacağınızı kabul ediyorsanız .....LÜTFEN BUYURUN

Aslında burada veya başka yerimde bulabileceğiniz, sakınacağım her hangi bir çekincem yoktur, gözümün üstündeki kaşım gibi. Ama bu benim bahçemi çevreleyen kısa çittir. Sözsüz anlaşmadır. Ve bu sayfada yazdığım her şeyi belgeleyebilirim çalışmamın karşılığını ödeyebilirseniz.
 
 

                                                                   HER ZAMAN DEVAM EDECEK
 
 

                "BAŞLANGIÇTA BÜTÜN DİLLER BİRDİ, BABİL KULESİ YAPIMINA BAŞLANANA  KADAR"
 
 

21. YÜZYILDA TÜRK ÜNİVERSİTELERİ

Üniversitelerimiz olmalıdır.

Yukarıda çok kısa olarak özetlenen ilkelerin oluşabilmesi durumunda aşağıda yine özet olarak açıklanan olumlu değişimlerin sağlanacağı kanaatindeyim.


                               HEPİMİZ BİRBİRİMİZİN HAYATLARININ FİGÜRANLARIYIZ    (1992 N.E.G.)
 
 

NEDEN AKADEMİK YÜKSELTMELERDE KPDS OLMAMALIDIR


 
 
 

Kalite, kişileri ağırlaştırılmış sınavlarla elemekle artmaz! İstek yaratacak iyi imkanları sunmakla artar.
Hem suyu kesip, hem de çok su kullanmasını öğren diyemezsiniz! Lazım adam başka mekanlara gider!
Bir zamanlar güncel kalite anlayışı ile (1402), bu gibi kalite yükseltme çalışmaları yapıldı...Sonuçta herkese gel denmek zorunda kalındı!
 

                             "İLİM TERCÜME İLE OLMAZ, TETKİK İLE OLUR"     Kemal Atatürk
 
 

Aşağıda Meclise gönderdiğim, ne derece etkili olacağını bilemediğim, durumumu anlatan bir dilekçe bulunuyor.

    1991-1995 Yılları arasında, Adalet Bakanlığı, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı, Fizik İncelemeler Dairesi’nde 4000 in üzerinde Adli Astronomi Raporu düzenledikten sonra 1995 yılında, akademik olarak, Adli Astronomi ve Adli Amaçlı Bant Analizi çalışmaları başlatmak için, gelecekle ilgili 10 yıllık gelişim planı yaparak ve maaşımın hemen hemen yarısını feda ederek, gönüllü düşüncelerle, İ.Ü. Adli Tıp Enstitüsü’ne araştırma görevlisi olarak girdim. O tarihlerden kısa bir süre sonra, yönetmeliklerin sık sık radikal değişimleri sonucu gelecekle ilgili plan ve program yapamayarak verimsiz çalışmalara yönelmek zorunda kaldım.

    Mayıs 1995 de oluşturulan ve geçerliliği 2 yıl olan ÖSYM  Doktora / Sanatta yeterlilik merkezinin yabancı dil sınavında başarılı oldum. Aralık 1995 de Bant Tetkiki isimli yüksek lisans tezimi verdim. 1996 Ekim’inde Doktora giriş sınavlarını kazandım. 1995 yılında aldığım yabancı dil başarı belgesinin geçerliliği 2 yıl olmasına rağmen 1996 yılında yönetmelik değişikliği ile belge geçersiz kabul edilerek, Doktora dersleri bittikten sonra yeterliliğe girmek üzere K.P.D.S. barajı getirildi.

    1998 Haziran ayında tüm Doktora derslerimi tamamladığım halde (1990 Yılında 7 ay Cambridge’de lisan kursu görmüş olmama rağmen) K.P.D.S. nin kendine özgü yapısından ve sürekli ağırlaştırılmasından dolayı 2 yıldır sadece K.P.D.S.’yi vermeye çabalıyorum .

    Türkiye’de ilk kez, akademik olarak, Adli Amaçlı Ses Analizi konusunda tez vermiş ve çalışmaları başlatmış bir kişi olarak, uygulamalarda da kullandığım özgün buluşlarımı ve bulgularımı, vakit ayırıp onları olgunlaştırarak, ulusal ve uluslararası orijinal yayınlar haline getiremediğimden dolayı ülkemin de ciddi kayıpları olduğunu düşünmekteyim.

    Benden sadece bir dönem önce, yabancı dil barajının olmadığı dönemde, doktora yeterlilik sınavına giren doktora öğrencileri ve araştırma görevlisi arkadaşlarımla aramdaki mesafenin aşırı açılması, doktora yapmış öğretim elamanlarının yaralandığı araştırma fonlarından yararlanamamanın yanında, K.P.D.S. için yaptığım harcamalar, öğretim üyesi maaş farkları gibi maddi kayıplarımın da olması beni ciddi bir moral çöküntüsüne sürüklemektedir.

   Aslında böyle bir durumda iken ne talep edeceğimi bilememekle birlikte, genel olarak, hiçbir yabancı dilin, böylesi bir merkezi sınavla, anadilimizin ve bilimselliğimizin önünde baraj olmaması gerektiğine kuvvetle inanıyorum.

Gereğinin yapılacağını umarak saygılarımı sunarım.25.01.2000

-------------------------------------------------------
 
 
 

             Bizleri muhatap bile kabul etmeyen bazı kişilerin, sınav hakkındaki olumlu ve bana göre yanlış sözlerine cevap vermek isterim.

1) Sınavdan dolayı daha çok lisan öğrenildi.?
c1) Kurs hocaları veya kitaplar lisanın kullanılma mantığını değil, sınavın mantığını öğretmeye çalışıyor. Çoğu zaman bildiklerimizi dahi kullanamaz, güvensiz hale geliyoruz. Bizim ihtiyacımız sınav kursu değil, Türkçeden  diğer dillere rahatlıkla çeviri yapabileceğimiz, hem kültürel farklılıkları açıklayabilecek, hem de o lisana, ülkeye özgü deyimlerin gerçek anlamlarını açıklayabilecek ve de yakın bir mantık kurdurabilecek öğretmenlerin vereceği kurslardır.Yada meslektaşlarımızın ülkelerine giderek oralarda eksikliklerimizi görebilmek ve eksiklerimizi düzeltebilmektir.
2) Sınav sonuçlarındaki başarısızlık yabancı dil bilgilerinin yeterli olmadığını gösteriyor.?
c2)Bizlerin, rahatlıkla çevrelerimizden gösterebileceğimiz, hiç dil bilmediği halde çok iyi sonuçlar alanlar var! Öğrenim hayatımızda iyi hocalar mı, dersler mi vardı? Sınav hangi düzeyleri gösteriyor? Sınav soru düzeyleri sabit mi? Bizlere ders verenler doğuştan mı diller biliyorlardı? Yoksa bize yanlış şeyler mi öğretiyorlardı?
3) Kaliteyi yükseltmek istiyoruz.?
c3) Hangi kalite? Bilim, yabancı ülkeden aldığımız bilgileri doğru tercüme edip kullanmak değildir, öncelikle gözlemek, kendi lisanında hazmetmek, yeni bir şeyler bulmak ve diğerleriyle paylaşmaktır. Bir sınavla kaliteyi ölçemezsiniz veya artıramayacağınız gibi düşürürsünüz. Ben kendimi bildim bileli lisan bilmenin öneminden söz ediliyor ve sözüm ona üstüne gidiliyor. Acaba bir ülkeye giderken vize mi kaldırıldı, yoksa onların vatandaşlarıyla aynı pasaport kontrol kapısından mı giriyoruz, internette büyük  " i " harfini kullanabiliyor muyuz, cihazların kullanım kılavuzlarında Türkçe diye bir lisan mı var. ??? Bu kalite artırımı çalışmaları sonuç verdi mi? Bence bu kalite meselesine yıllardır hiç bakmadığımız açılardan bakmalı.(kalite = nitelik)
4) Türkçe bilim lisanı değildir.!
c4) Bu duruma uygun yanıt şu olabilir. O sizin Türkçe sorununuz, O sizin Bilim sorununuz, O sizin inancınız!!! Bizi bırakın bilim yapalım bakın nasıl bilim lisanı oluyor. Eğer ölüm olgusunu, Amerika'nın ekonomik ve teknolojik koşullarına göre tarif edeceksek Amerikalıların nasıl ölmediklerini de inceleyelim ya da ölmeye çalışan cesetlerle uğraşalım!
5) Kayırmanın böylece önüne geçiliyor.!!!
c5) Dünyanın hiçbir ülkesi bu duruma çare bulamamış, bulamazken biz niye en kötü çareyi arıyoruz??? Önemli olan kayrılmışlarla kayrılmamışlar arasındaki dengedir. Hiç bir hakiki usta kendiyle uyuşamayacak kimse ile çalışıp, verimini azaltmak istemez, sınavları da bu kadar dikkate almaz. Kayırmanın herkesçe bilinen bin türlü yolu vardır. Ama kayırtmamak için yapılan yanlışlar, dengeyi sağlayacakları da uzaklaştırır, daha çok ve hatalı kayırmaları gündeme getirir. Ayrıca kayrılan birçok kişi görevlerini gayet iyi yapıyor.
6) Yapan nasıl yapıyor.?
c6) Sınava girenlere bir göz atarsak; yabancı diller mezunları, özel dil kursu öğretmenleri, birden çok anadili olanlar, göçmenler, anadili olanlar, yıllarca yurtdışında kalanlar çalışanlar, yurt dışında doğup büyüyenler, yurt dışında uzun süre kurs görenler, öğrenim görenler, kolej mezunları, tercümanlar, yabancı dilde öğrenim yapan yüksek okulların mezunları, sınava yönelik kurslara katılanlar, daha önce girip kazananlar, Ankara'da yaşayanlar, konumları itibarı ile maddi olanakları önemli ölçüde artacak olanlar, maaş artışı için girenler (yani bir şeyler kazanmak için girenler, kaybetmemek için değil!) ve diğerleri.
Aslında hiç bir zorluk aşılamaz değil! Aşılır ama ne pahasına! ( ama böylesine suni ve anlamsız zorluk ) Özetle ifade etmeye çalışırsam; kurmaya çalıştığınız aile ilişkilerinizin bozulması, bilinçle olmasa bile sizden sonra gelecek öğrencilerinize benzer zorlukları yaşatma isteği, yaşadığınız kültürel ilişkilerinizi kopartma, dil ve onun hakim olduğu düşüncelerinizde yozlaşma, tatminsizleşme, dengesiz asabi durum, fiziksel rahatsızlıklar, kırgınlıklar, iş önceliğini KPDS ye vermek bazılarıdır.
7) Öğretim üyesi olmak kolay değildir, bilim adamı her güçlüğü aşmalıdır.?
c7) Aştığımız, aşmaya çalıştığımız öyle çok, gerçek ve doğal güçlükler içindeyiz ki. Fazla naz da aşık usandırır. Bilim adamı ruhunu koruyamayız, sizler gibi!
 
 
 

Allah aşkına kendinizin bile aşamayacağı engelleri koyup, amaçlarımızı saptırtıp, sonra affedip, çıtayı indirip de bizi oyalamayın lütfen! Kaldırın ki zor da olsa biz sizleri affedelim! O çıtayı geçersek sizi eskisi gibi göremeyebiliriz!
 
 
 
 
 
 
 

                                           Belki de bu evren bir beyin, bizler de onun düşleriyiz

                                                                                                                                              (2-4-980 N.E.G.)
 
 
 
 

Bilim bize bazı kavramları anlatmak için var olduğu halde, şimdi bizler bilimi anlamak için bazı kavramlar arıyoruz.
                                                                                                                                                                                   (8-5-980 N.E.G.)
http://egegural.com